ALEN İLE YAPILAN RÖPORTAJ
alen kaç yaşındaydın ilk maça gittiğinde?
13
-kapalıyamı gitmiştin?
evet.bende önce açıkta başladım, sonra kapalıya geçtim hikayesi olmadı.enteresandır, kapalıda başladım, halada ordayım.bir tek maç hariç, onda da 3-5 çocuğa kızıp yeni açığa gitmiştik.oradada 10 dakika durduk geri çıktık.
-objektif bakarsan, beşiktaş tribünü nasıl?
çok başarılı.gerçekten başarılıyız.bunun nedeni jenerasyonlar arasındaki bağ.ben maça gittiğimde abilerimiz vardı.şimdi aynı adamlar maça geliyor.o zamanki cenkler, kavgalar daha büyük oluyordu.biz küçüktük birşey yapamazdık, o zamanki abiler gelip gövdelerini bizlere siper ederlerdi.bir zamanlar bizi koruyan insanlar şimdi tribünde görünce diyor ki "bizim elimizde büyüdüler, yırtık paçalı donlu halini bilirim bunların."bizlerle gurur duyuyorlar, bizi yetiştirdikleri ve bayrağı devrettikleri için gurur duyuyorlar.bu geleneğin aktarılmasıdır.
-bu yüzdenmi kapalı'daki etkiniz fazla?
yahu düşünebiliyormusun, biz kapalı'ya bir maçta adam almadık!bomboş bir 15 dakika geçti.çok enteresan.önceden gazetelerde internettede duyurmamıştık.maç günü geldi.c ve d kapılarının önünde durduk.dedik ki, protesto vardır, girmeyelim.kimse girmedi, rızayla.asla zorla değil.
-bunu sağlayan şey ne sence?
beşiktaş tribünlerinin 80'den önce siyasi bir rengi vardı.kapalı olayı kuvvetli bir ihtimalle 1974-75 yıllarında başlıyor, 12 eylül'le birlikte ayyuka çıkıyor.1980'e kadar olan bölümde, ben şahidim, bekir abi, yaşar abi vardı, gelirlerdi, 20 kişi yağmurda c kapısının önünde dururlardı.polis kovalardı durmayın diye.ben kurtuluş'ta ikinci kattaki evimden atlamışım maça gitmek için.bayrak şapka iniyorum maçka'dan.sarı aykut, karga mustafa falan gelirler, nereden geliyorsun, kimsin diye hemen bir sorgulama.beşiktaş bayrağını görünce, "tamam, geç!" o kuşak birbirlerinin dükkanlarına gidip sohbet ederlerdi.o zaman maçlara semt semt gelinirdi.bağlarbaşı'ndan 100 kişi, beşiktaş'tan 80 kişi, karagümrük'ten 80 kişi...semt arkadaşlığı mühimdir.bir hafta boyunca birliktesin.top oynuyorsun, tavla oynuyorsun, içki içiyorsun.o arkadaşlığın verdiği bir güç.asla arkadaşını yolda bırakmazsın.maça da birlikte gidip gelirsin.bu çok önemli bir faktördü.
-beşiktaş tribünlerini istanbul'daki diğer tribünlerle karşılaştırdığında o dönem nasıldı?
galatasaray tribünleri hiçbir zaman ciddiye alınmadı, ta ki peygamber hüseyin merter'den bir grup yapana kadar.o zaman herşey fener üzerineydi.besteler falan onlar üzerine yapılırdı; cimbom yoktu yani.bizim kapalı o zaman 8 bin kişi alıyor.semtlerden geliyoruz, tribüne oturuyoruz.oradan kalkıyorlar "suadiye suadiye" diye bağırıyorlar, öbür taraf bağırıyor "beşiktaş beşiktaş"... maçtan sonra ufak tefek takılmalar oluyordu, "orası suadiye, kızları kurabiye" falan diye... böyle böyle, gruplar kendini belli ederler sıcak havayı oluştururlardı.bir fener maçı öncesi, fenerlileri bekliyoruz, yoklar.şişli camiisinin içine adam yolluyoruz, kasımpaşaya adam yolluyoruz.yoklar ortada.ya polis dağıttı diyoruz, ya da gelemediler.sabah oldu, hava aydınlanıyor.baktık gelecekleri yok, dedik ki, "avrupa asya ayrılsın!"avrupa-asya semtleri, karşılıklı birbirimizle cenk yaptık orada makaradan.